HAVADİS 2 -temmuz 2014-

Taşlıbahçe’nin en keyifli işleri muhakkak bahçe işleri; bunun değişeceğini sanmam ama bu demek değil ki yapılan diğer işlerden keyif almıyoruz. Her işin kendine has bir keyfi var, gel gelelim üç senedir uğraşıp durduğumuz ve hep iki arada bir derede koşturduğumuz inşaat işleri haliyle yorucu oldu, zaman zaman da keyfi kaçtı. Gönül isterdi ki her şey sakince, su gibi aksın.

Son bir buçuk aydaki tempomuz da yoğundu yoğun olmasına ama eskisi gibi iki ayağımız bir papuçta değildi. İstanbul’u ve işi bırakmanın getirdiği rahatlık yorucu dağları aştıktan sonra karşımıza çıkan bir deniz, bir göl, bir ova etkisi yaptı. İşler sakin sakin, bir bir halloldu. Bitmedi, bitmez de, bu ayrı konu, ama bir hayli kolayladık.

Nereden başlamalı? Evin içine geçmeyi, mutfağı düzelttiğimiz gibi diğer odalara da el atmayı planladıysam da bu işlere geçmek için öncelikle oturma odasında yığılı malzemelerin evden çıkması, çıkması için de bir deponun yapılması gerekiyordu. Sonra çatımız problemliydi. Güneş yükselince dışarıda oturacağımız bir çardak ta artık olsa ne iyi olurdu, mutfak kapısının açıldığı alanın kayrağı da hazır, onu da çıkartsak mı aradan… Yine her baktığımız yerde iş görünce bir durduk, bir bir sıraya koyduk ve başlayıverdik; önce çatı dedik.

1-temmuziş-14

Fotoğraf 2012 yazından. Kiremit seçimimiz biraz yanlış olmuştu. Roma kiremidi veya Granada vb isimlerle adlandırılan kiremitlerimizin görünüşü alaturka veya Osmanlı kiremidini andırsa ve hoş dursa da lodosta altlarına giren rüzgar tarafından kalkanlar, sürekli oynayanlar, onları düzeltmeye çıktıkça ha bire kırılanlar oldu.

Oynamalarının asıl nedeni çatıcıların vidalıyoruz diyerek koca çatıda yalnızca üç vida tutturmalarıydı. Kiremidin ince ve görece kırılgan yapısı gereği de benim gibi üzerinde dolaşmayı bilmeyenlerce kırılmaya yatkın olmaları da yanlış seçim dememin küçük bir nedeni. Henüz iki yıl önce döşenen ancak içeriye her yağmur yağdığında su akıtan çatının en büyük suçlusu “sözde usta”lar ise de Marsilya tipi kiremit döşenmiş olsaydı kötü işçiliğe rağmen başımız bu kadar ağrımazdı. İnşaatla uğraşan arkadaşım “kiremitler temiz, ben alırım” diyince hemen Marsilya tipi kiremidin siparişini vererek diğerlerini sökmeye başladık.

Sökmeye başladıkça kiremitlerin hiç vidalanmadığını gördük; vidalar vardı var olmasına da üç kiremit hariç hiç biri alttaki çıtalara denk gelmemişti. Bunu yapan adam tabii ki biliyordu denk gelmediğini ama tek tek ölçmek yerine tek bir ölçü alarak tüm çıtaları bu ölçüye göre çakmış, tutmadığını görünce de ses etmemiş. Alttaki malzemeyi ise üzerinde kesim yaparken pek çok yerde maket bıçağıyla dilimlemiş. Yer yer açıklıklar da bırakmış. Söylenecek söz yok. Sözle, daha doğrusu düzgün bir sözle ifade edilecek bir durum değil bu. Ben çatıya çıkıp kontrol etmek istedikçe aman çıkma kırarsın diye diye ve tabii ben de bir kaçını kırıp hak verince nasıl bir çatı döşendiğinden habersizce aşağıdan izleyebildiğim kadar izlemekle yetindim.

Sözün kısası, usta hatasından dolayı akan çatının suçunu kiremidin tipine yükleyerek değiştirmeye karar verdik. Daha doğrusu içimizden geçirdik. Arkadaş ta eski kiremitleri alırım deyince hemen işe koyuluverdik.

2-temmuziş-14

Eski kiremitlerin sökümü, yenilerin çıkarılması, çıtaların sökülmesi, tekrar çakılması, eksik kiremit altı malzemenin eklenmesi, kiremitlerin döşenmesi, vidalanması, mahyaların tutturulması, baca örtüsünün yapılması, kullanılan harçların süngerle düzeltilmesi… Bu kez tüm işlerde yalnızca işin başında olmakla yetinmeyerek sabahtan akşama çalıştım. Bundan böyle bir tamir gerekirse çatı ustası o çatının altında oturan usta olacak. Beraber çalıştığımız, yalnızca işini yapmayan, aynı zamanda nasıl yapılması gerektiğini bir hoca gibi bana anlatan, gösteren ustamız Arif Dede’yi de sevgiyle anıyorum. Nihayetinde bu kez çatımız güzel oldu. İçimize sindi.

3-temmuziş-14

Tıkır tıkır dizildi. Bacaların üzerindeki düz beton parçasını da attık, böyle bir şey yaptık. Bazen çok daha sanatlılarını görüyorum ama gerek duymadık; böyle de yeterli. Aynı tip kiremitlerle mutfak kapısının üzerine de bir saçak yaptık, o da iyi oldu. Tavan arasındaki hayvanların da sansar olduklarını anladık. Halen oradalar, daha önce girip çıktıkları delikleri kapattık ancak çatıdaki kapağı yarım açık bıraktık girip çıkmaları için. Bize zararları yok, faydaları bile var, koşturma seslerine de alıştık zaten, aileden oldular veya üst kat komşularımız. Ama, yağmur mevsimi gelince kapağı kapatmamız gerekiyor, yani çok geçmeden hepsini kovalamak gerekecek.

Çatıdan sonra sıra malzeme deposu ve odunluğa geldi:

4-temmuziş-14

Evin üst yanındaki setin en dibine set duvarlarından da yararlanarak hem depoyu hem de odunluğu tek çatı altında inşa ettik

5-temmuziş-14

Taşlarını satın aldığımız yıkıntı taş evden buralarda “öz” diye tabir edilen çıralı kirişler ve dikmeler de çıkmıştı. Bir kısmını ikiye bölerek dikme olarak kullandık. Bir çıkmacıdan oldukça uygun bir fiyata aldığımız değişik ebatlarda 2. el ahşapla da diğer bölümlerini ve üzerini kapattık. Henüz bitmedi. Soldaki kapı deponun, sağdaki kapı da odunluğun. Onları da çıkmacıdan aldık.

6-temmuziş-14

Deponun genel görünüşü böyle. 2mx4m=8 m2 oldu. Sağ yandaki tuğla duvarla odunlukla depoyu ayırdık. Bahçe duvarının üzerini de tuğlayla ördük. Eğimli yüzeyini de taşla örerek iki basamaklı işe yarar bir alan edindik. Sonra da mis gibi kireç. Görünen boşlukları ise sinek teliyle kapamayı düşünüyoruz. Saçakları 80 cm uzattık, lodos yine de içeriye girmeyi başarırsa bir çare düşünürüz. Sonra bir de dar ve geniş raflar olacak. Çatıyı da saçla örtmeyi planladık. Güneş panellerini de üzerine monte ederiz dedik.

7-temmuziş-14

Odunluk da böyle. 1mx4m=4m2. Soldaki duvar depoyla arasındaki bölme, sağdaki ise yola doğru yükselen set duvarı. Deliklerini kapattık ve güzelce kireç badana yaptık.

8-temmuziş-14
Bir diğer iş, mutfağın önündeki alanı biraz yükseltmek, eğimi azaltmak ve kayrak döşemek oldu. Kayrakların arasına da yine çıkma çiniler bularak serpiştirdik; sonra da sıra derz dolguya geldi:

9-temmuziş-14

Harca kiremit tozu kattık ve evin derz dolgusuyla benzer bir ton elde ettik. Boşlukları doldurduktan birkaç saat sonra da tel fırçayla fırçaladık, süpürdük, böylece bizi tatmin eden bir iş çıkarmış olduk.
Sağ yanda görünen çardağa da birazdan geliyorum ama önce sol yanda evin duvarında görünen ağaçlardan bahsedeyim. Evin bu yanını ve ön kısmını asma altı olarak tasarladık, bu ağaçlar da o işin başlangıcı, devamı gelecek. Asmayı da dikiverdik; kapının karşısında görünüyor.

10-temmuziş-14

Asmamız kokulu kara üzüm. Geçtiğimiz mart ayında dedemin 35 yıldır terasını gölgeleyen asmasından çubuk almıştık; hatıram olsun demişti… Çubuğu köklendirmiştim, iyi de gelişti. Bir süre sonra ise dedem hakkın rahmetine kavuştu. Vefat edişinin 52. gününde de dedemi ve asmayı rüyamda görmüştüm; sabah uyanır uyanmaz burayı hazırlayarak hatırasını diktik. Bu nedenle benim için anlamı büyük. Bu anlamın büyüklüğü dede torun ilişkimizin güzelliğinden başka onun büyüklüğünden de geliyor… Allah rahmet eylesin…

11-temmuziş-14

Ve asmadan çardağa doğru bir bakış.

12-temmuziş-14

Çardağın taşıyıcıları ve iki yandaki kirişleri de yine taşlarını aldığımız yıkıntı evden gelenler. Onların bir kaçını bütün olarak kullanırken birkaçını da bölerek değerlendirdik. Geri kalan kısımlar da yukarıda bahsettiğim 2. El ahşaplardan yapıldı. Yerleri henüz döşemedik; evin içi bitince aradan çıkartırız.

13-temmuziş-14
Yapılan işler arasında hiç şüphe yok bizi en sevindiren bu çardak oldu. Güneş yükseldiğinde evin gölgesinde, orada burada oturmaya yer arar dururken artık altında rahatça dinleneceğimiz bir mekanımız oldu nihayet.

14-temmuziş-14
Kızımızın ve gelecek diğer misafir çocukların güvenliği için de bir çit çaktık evin ön tarafındaki set üzerine. Güzel oldu. Toparladı bu alanı ve bir sıcaklık verdi; hoşumuza gitti.

DSC_0032

Yapılan bir işten daha bahsedeyim. Evin gider sularını ayırmıştık. Banyo, mutfak, tuvalet, hepsi ayrı hatlar olarak döşenmişti. Mutfak suyunu filtre etmeye başladık. Uyduruktan bir deneme oldu. İnşaattan kalma 200 lt’lik varilin üzerine altında delikler açtığım bir plastik kova iliştirdim, içine de talaş doldurdum. Bunu yapmadan önce varildeki suyun üzerinde bir santim kalınlığında yağ ve sebze artığı tabakası vardı. Kovayı ve talaşları ekledikten sonra bunlar talaş tarafından emilip tutulunca su durulaştı. Duruluk deyince de bildiğimiz şeffaflıktan bahsetmiyorum, talaşın çıktığı ağaca göre farklı renklere giren bir su oldu.

Günde 150 lt harcama yaptığımızı da görmüş olduk. Her akşam bu suyu varilin yakınındaki fidan ve sebzelerde kullandık. Talaşı ise kovaya yarım doldurduk; aksi halde birden boşaltılan bir leğen su taşmalara ve talaşın varildeki suya dolmasına neden olur ki ilk başta böyle oldu. Üzerine altında tek delik olan boş bir kova daha eklenirse tama yakın da doldurulabilir talaş. Yağ ve artıkları tutan bu talaşı da 2 günde bir komposta döküyoruz; dökmesek 3. gün kokmaya başlıyor. Bu uyduruk deneme iyi oldu; göreceklerimi görüyor ve daha kalıcı, doldurması, boşaltması kolay bir sistem için kafamda bir şeyler tasarlıyorum.

Bu işlerden başka irili ufaklı başka işler de halloldu ancak ne fotoğraflarını çekmeye, ne de yazmaya değmez veya değer de üşenirim, yapmam. Nihayetinde bir kısım işler bitti bir kısım işler kaldı. Sırada evin içi var. Yoğunlaşmamız gereken yer artık orası…

Bu yazı Uncategorized içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

16 Responses to HAVADİS 2 -temmuz 2014-

  1. Hande Yıldız dedi ki:

    İmrenerek benim de evim bitsin artık diyorum, bence yapılacak en iyi şeyi burdan giderek yaptınız, kolay gelsin sevgiler yolluyorum

  2. Serkan ÖZDEMİR dedi ki:

    Blogunuzu dün keşfettik,heyecan ve merakla yazılarınızı takip ettik. Heyecanımızın sebebi, bir aksilik olmaz ise bizimde aynı yorucu meşakatli coşkulu ve de tatminkar işlere giriş yapmayı istememizdir. Merakımızın nedeni ise arazide gerçekleştirdiğiniz işlerin nedenleri ve sonuçları arasındaki ilişkiyi sayenizde gözlemlemek ve öğrenmek.
    Kısacası bizlerde İstanbul da ikamet etmekteyiz ama etmek istememekteyiz 🙂 Bir kaç yıl önce bizde arazi arama çalışmalarına başlamış fakat türlü nedenler ile ötelemek zorunda kaldık. Nihayetinde gidişata dur deyip ne olursa olsun başlangıç için kışa doğru bir yer almak niyeyi ile orada olmayı umuyoruz. Kısmet olur ise bir uğrayıp çayınızı içmek tanışmak isteriz.
    Çalışmalarınızı merakla takip eden bizler harcadığınız tüm emeklerinizin için sizlere ayrıca teşekkür ederiz.
    Herşey gönlünüzce olsun.

    • taslibahce dedi ki:

      Çok teşekkürler, buyrun gelin, bekleriz…

      Bu arada arazi alımlarında ilgili kanunlarda birtakım değişiklikler olmuş diye duydum, arazinin üzerinde uygulanan tarım faaliyetine göre, misal sulu, kuru, meyvelik vb. Farklı özellikteki arazilerin satılmasını belirleyen ölçüler oluşturulmuş. Kuru tarım arazisi 20 dönümden, meyvelikler 5 dönümden aşağı ölçüdeyse satılamaz veya yalnızca komşu parsel sahibine satılır gibi. Emin değilim, kulaktan dolma bir bilgi. Yine de araştırırsanız planlarınızda değişiklik yapmanız gerekirse daha önceden yapabilirsiniz. Ben de merak ettim şimdi, bir bakayım…

  3. Serkan ÖZDEMİR dedi ki:

    Bilgilendirme için teşekkürler, ben de merak ettim. Araştırayım hemen.

  4. asmalıtepe dedi ki:

    sevgili taşlıbahçe epeyce bir yol almışsınız maaşallah herşey çok iyi. Hele çardak çok doğal çok güzel ahşapla toprak mis gibi kokar bir de dedenizin asmasını büyütüp kollarını çardağa çekerseniz ne güzel olur. Domatesler süper olmuş. ah bu domatesler yüzünden çok sevdiğim ağaçlar. net’e küstüğümü de bilmiyorsunuz siz. neyse. Allah başka sıkıntı vermesin.
    Sıkıntı dedim de sağlık sorunlarımdan dolayı son zamanlarda netten de biraz uzaklaşmıştım iki gündür biraz toparladım ve bloğunuzu okudum. Diğer yandan adına tatil dedikleri boş zamanlarda boş işlerle meşgulüm okumak ta olmasa çekilmiyor bu hayat tarzı. Gerçi denizi çok severim de bizden geçmiş. Sanırım siz de bulunduğunuz yerden denize girebiliyorsunuz. İşte o çok güzel birşey. Sevdikleriniz hep bir arada: doğa, toprak,yeşil,mavi…bir de cici kızınız ve eşiniz. kalın sağlıcakla..

    • taslibahce dedi ki:

      Sagolun sevgili asmalitepe, elden geldigince yol aliyoruz yavas yavas. Artik her daim burada oldugumuzdan ustalara gerek duymadan devam ediyoruz islere. Pek cok isi ilk kez deneyimledigimizden haliyle agir aksak ilerliyoruz ama boylesi en iyisi ve guzeli.
      Deniz yakin sayilir ama haftada bir iniyoruz asagiya, hem pazarligimizi yapiyor hem de denize giriyoruz.
      Gecmis olsun bu arada, sifalar diliyorum…

  5. Selamlar.

    Çok güzel bir yer yapmışsınız kendinize. Yazılarınızı okuyorum yavaş yavaş. 🙂

    Ben İstanbul’daki işimden (artık ve sonunda) istifa ettim bir buçuk ay kadar önce. Biraz gezdim bisikletle. Uzun turlar yaptım. Planım, Tekirdağ/Hayrabolu’daki dedemlerden kalma ev ve bahçede permakültür uygulamaları ile doğal tarım yapmak. Kâr amaçlı falan değil tabii.

    Öncesinde, kış gelene kadar ve belki kışın da, bu uygulamaları yapan çiftliklerde gönüllü olarak bulunmak ve onlara yardım ederken uygulamaları yerinde öğrenmek istiyorum. İmece Evi ve Saman Çiftliği’ne birer günlük ziyaretler yapmıştım bisikletle gezerken. Bu kez bisikletsiz, gezme değil öğrenme amacıyla çıkacağım. Çünkü bu konuda çok bilgim yok ve kitaplardan öğrenmek, uygulamanın yerini tutmuyor.

    Kaz Dağları civarında çok var sanırım bu tür pratikleri uygulayanlar. Saman Çiftliği de bunlardan biriydi.

    Uygun olursanız sizi ziyaret etmek isterim gönüllü olarak. İşlerinize yardım ederim ve bu sırada sizden öğrenirim. 🙂 aytacozgoren@gmail.com‘a mesaj atabilirseniz cevabınızla ilgili, çok memnun olurum.

    Çok teşekkürler.

  6. Sinan HACIOĞLU dedi ki:

    Tekrar merhaba sayın Taşlıbahçe,
    Uzun zamandır ben ve eşimde sizin gerçekleştirdiğiniz hayali kuruyorduk. Sonunda geçen hafta sonu yaptığımız assos gezisinde arazi ile ilgil karara vardık. Büyükhusun köyünde bir arazi almak üzere prensipte anlaştık. Sizden taş ev yapımı ile ilgili dikkat edilmesi gereken noktalar (proje, izinler, işçilikler, taş temini vb.) hakkında yardım istiyorum. Bu konularla ilgili bizi bilgileirnizi bizimle paylaşırsanız çok seviniriz.

    • taslibahce dedi ki:

      Merhaba, e mail adresinizi verebilir misiniz. Yardımcı olmak, merak ettiğiniz noktalarda deneyimlerimi aktarmak isterim…

      • Sinan HACIOĞLU dedi ki:

        Tekrar merhaba, e-posta adresim sinanhacioglu@gmail.com Merak ettiğim konu ise taş evin maliyetleri. Şöyle açayım bizim aldığımız yerde taş ev maliyeti metre kare birim fiyatı 1.500 tl civarında dediler. Bana biraz fazla geldi. Bir de bölgede İsmail Erten adında bir mimar buldum bu tür projelerle ilgili çalışmaları olan biri. Mimari projeyi ona çizdirmeyi düşünüyorum. Mimari projede dikkat edilecek olan işler nelerdir? İmkanınız olursa cevaplarsanız sevinirim.

  7. çiğdem dedi ki:

    Her şey çok güzel olmuş. Ben bir de bu yeni yaşantıya kızınızın nasıl tepki verdiğini öğrenmek istiyorum. Onun hayatı nasıl değişti, büyükşehirden ayrılmak ona da iyi geldi mi? Bir yazınızı da buna ayırırsanız çok sevinirim. Kolay gelsin.
    Çiğdem

    • taslibahce dedi ki:

      Kızımızın keyfi yerinde; istanbul’da pek bir alışkanlık edinemeden buralara geldiği için uyumsuzluk yaşamadı, aksine tüm günü keşiflerle geçiyor, hayatı burada öğreniyor. Dağ başında yalnız bir çocuk olmasını ise haftanın iki günü yaşıtı arkadaşlarıyla buluşturarak telafi etmeye çalışıyoruz. 1.5 – 2.5 yaş aralığında olan 5 arkadaşı var. Benzer durumdaki arkadaşlarla böyle bir organizasyon yaparak çocukları buluşturuyoruz. Önümüzdeki yıl buluşma sayısını ve aktiviteleri arttırmayı istiyoruz.

  8. Semih dedi ki:

    Öğretmenim ben Semih,

    Eviniz çok güzel olmuş.
    Eskiden gübre yapmak için çalıştığımız yerde sigara içilldiginden yangın çıktı. Bu olaydan sonra oraya giremedik.
    Siz gidince resim dersleri benim için çok sıkıcı oldu. Artık haftada bir saat.

    Hoşçakalın öğretmenim sizi özledim.

  9. taslibahce dedi ki:

    Semihcim sana cevap yazalı çok oldu ama nedense görünmemiş, ben de seni çok özledim, yakında ziyaretinize geliyorum.
    Arkadaşlarına, öğretmenlerine ve ailene çok selam söyle, görüşmek üzere…

taslibahce için bir cevap yazın Cevabı iptal et