ŞUBAT’TA ON İKİ GÜN –Şubat 2014-

Şubat’ta on iki gün. Geldiğimiz gün bizi yağmurlar karşıladı ve bir de gittiğimiz gün yine yağmurlar uğurladı. Arası güneş, açık hava. Ve şubat. Pek uymasa da öyle oldu. Gerçi güneş ne kadar gösterirse göstersin kendini havalar mevsim itibariyle soğuktu.

Ufak tefek işleri saymaz isek gözle görülen üç iş vücut buldu. Biri evin önündeki alana hazırladığımız sebze yatağı, ki ayrıntıları bir sonraki yazıda. İkincisi çoğunluğu biberiyelerden oluşan çalımsı aromatik bitkilerin dikimi, üçüncüsü de mutfak dolaplarının ve tezgahın montajı. Bir de evin iskanı için Çanakkale’ye gittik geldik ama o buradaki işlerden sayılmaz, o sıkıcı, bunaltıcı gitgellerden ikincisiydi. İki kez daha gidip gelecekmişiz; kısmetse nisanda. Biz severek yaptığımız işlere kısaca bir bakalım:

1-şubat-14

10 biberiye, 6 lavanta (iki farklı tür) ve 5 adaçayı. Evin etrafındaki uygun yerlere yerleştiler ve küçük de olsalar bir güzellik verdiler. Zaman içerisinde aromatik bitki çeşitlerini olabildiği kadar arttırmak keyifli işlerimden biri olacak gibi görünüyor. Yukarıda görünen adaçayı gibi her birinin kendine has bir aroması ve kendilerine has şifaları var. Adaçayı ise diğerlerine göre zaten buranın yerlilerinden. Arazide de birkaç yerde doğal örnekleri var ama evin yakınında da olsun istedik. Şahsen adaçayını hiçbir bitki çayına değişmem.

2-şubat-12

Bir alt sete inen merdivenler bir aile faaliyetiyle geçtiğimiz eylül ayında kayrak kaplanmıştı; bu basamakların sol yanında da Taşlıbahçe’nin yeni sakinlerinden birkaç biberiye görülüyor. Birkaç yıl içerisinde merdivenlere doğru yönelerek aşağıya inenlere veya yukarıya çıkanlara güzellikleriyle eşlik edecekler. Biberiye, şu ana kadar dikmiş olduğum çalı veya ağaçlar arasında en ilgi istemez olan birkaç bitki türünden biri.

3-şubat-12

Mutfağa geçmeden önce ise bir süredir mutfağımızın kıymetlisi olan rokalara da bakmalı. Yaprakları kartladı artık, çiçekleri açtı. Yine de her öğün salatası eksik olmuyor.

4-şubat-14

Buradaki yerelmaları ise İstanbul’da yetiştirdiğimiz bir kök yerelmasından. Yarısını daha önce toplayıp afiyetle yemiştik, buradakilerin yarısını da öyle tükettik, diğer yarısını ise evin arka tarafında, kasım ayında hazırladığımız yatağın bir ucuna gömdük. Yaz sebzelerini yetiştirdikten sonra bu yerelmalarının ürünleriyle de tüm yatağı bir yerelması yatağına çevirmeyi düşünüyoruz. Bu fikirden kasım ayına ait yazıda bahsetmiştim, tekrar etmeyelim.

5-şubat-14

Ve işte mutfak. Sıcak bir havası var, hoşumuza gitti. Şu an yemek pişirdiğimiz yer de orası, yediğimiz yer de orası, oturduğumuz, muhabbet ettiğimiz yer de orası. Radyomuz güzel çekiyor, Türk sanat müziği, türküler ve yunan radyo kanalları arasında dolaşıyoruz. Radyo dinlemeyeli çok zaman olmuştu veya radyonun tek eğlence olduğu zamanlar çok geride kalmıştı. Sabah ilk kalkanın işi sobayı yakmak, çayı demlemek, radyoyu da açmak oluyor. Alt kattan eve yayılan odun kokusu ve bu kokuya eşlik eden bir şarkı veya ayarında bir türkü yıllar öncesinden uzanan bir el gibi bize dokunuyor, gülümseterek uyandırıyor.

Sobamız ise geçici bir soba, tenekeden. Çabuk ısınıyor, çabuk da soğuyor. Sonrasında buraya bir kuzine gelecek, hoş gelecek.

Bu yazı Uncategorized içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

3 Responses to ŞUBAT’TA ON İKİ GÜN –Şubat 2014-

  1. asmalıtepe dedi ki:

    Çok şirin bir Dağevi mutfağı olmuş. Güle güle kullanın. Aromalı bitkileri bu soba ateşinde demleyip içmek, duvarda asılı feneri alarak çevreyi kontrol etmek asayişin berkemal olduğunu görüp soba başına dönmek. Meşhur Çanakkale türküleriyle keyfi yaşamak…Tam bir nostalji. Hep böyle olun inşallah.

  2. asmalıtepe dedi ki:

    yorumlamaya sondan başladım,şimdi başa döneyim. Daha önceki yazınızda son fotoğraf karesinden gördüğüm deniz manzaranız aklımı aldı. Mesafe de çok uzak değil sanırım. işte ufkunuzda müthiş bir pırıltı,enerji..Evet siz bu atmosferde güzel eserler çıkaracaksınız.. keşke zengin olsaydım sponsorunuz olurdum:)
    neyse; Yerelmaları biberiyeler, adaçayı bitkileriniz yetişmiş maaşallah. Ben tahmin etmiştim ya bunları..Huyum kurusun biraz ferasetim kuvvetlidir elhamdülillah.
    Bir de eşiniz; Çok sıcakkanlı, paylaşan, tırnaklarım ellerim bozulur demeyenlerden. Ne mutlu size..
    Anneleriniz çalışır paylaşır yorulur da kuzum, şimdi hanım kızlarımız bu bizim meraklarımıza çook uzaklar..Allah huzurunuzu ve uyumunuzu daim kılsın.

    • taslibahce dedi ki:

      Sağolun, varolun… Yorumlarınız keyif veriyor.

      Bu arada deniz kuş uçumu 5 km’ye yakın bir mesafede ama pırıltılı hallere girdiğinde sanki kapımızın önüne geliyor.

Yorum bırakın