Birkaç günlüğüne kaçabildim ve marangozla birlikte geldik Taşlıbahçe’ye. Yoğun bir programla en kısa zamanda olabildiğince çok iş yaptık.
Merdiven korkulukları halloldu, en altta oldukça dar olan iki basamak biraz genişletildi.
Ev içi, köy evi atmosferine kavuşmaya başladı nihayetinde. Daha başka birkaç ince iş daha halloldu. Evin dışında da marangozluk faaliyetleri vardı.
İstanbul’da ölçüsüne göre hazırlanan kapı yerine monte edildi, üzerine de elde bulunan fazla malzemeden bir çatı yapıldı; hem kapıyı, hem de bu çatıyı boyadık.
Kapının sağında görünen ve daha önce sıkıntı içinde bahsettiğim beton dökülen alanın bir yanına da korkuluk görevini görecek mini çit yaptık. Bunun için de eldeki ahşap malzemelerle birlikte çok ucuza bulunan kapak tahtalarını kullandık. Bu betonu hala kabullenmiş değilim ancak artık hepsini değil, yarısını kırmayı, diğer yarısını da olduğu gibi bırakmayı düşünüyorum. Kıracağım alana da bir şeyler dikerim.
Bir yandan marangozluk işleri devam ederken bir yandan da tuvalet için sızdırmalı bir çukur kazdık, taşları örüldü, üzerine kalıp çakılarak beton döküldü. İç ölçüsü 1.6m x 1.6m x 1.6m ebatlarında oldu. Ön tarafına su ve azot ihtiyacı fazla bir ağaç dikmek uygun olacak. Arazide yaşamaya başladığımızda bahçeye bir de kuru tuvalet yapmayı düşünüyoruz. Aslına bakılırsa her şey için en hayırlısı kuru tuvalet sistemi. Toprak adına tam bir dönüşüm böyle bir sistemle mümkün. Gerçi aynı işleve sahip daha başka sistemler de var kafamda; uygularsam bahsederim.
Yaptığımız bir diğer iş de evin bir alt setine inen merdivenlerin kayrak taşıyla kaplanması oldu. Ailece yapılan işlerden biriydi bu. Güzel oldu.
Merdivenin solunda görünen topraklı alana ise taşları temizlendikten sonra roka tohumu serptik. Sulama yapmadık, henüz yağmur yağmadığı için tohumların filizlenip ölme riskine girmek istemedik. Yağmurların bu zamana kadar yağması gerekiyordu. Şimdiye kadar her eylül ayının başında yağmur gelmişti, bu yıl henüz yok.
Evin yanında ot bahçesi olarak düşündüğüm alana da roka, tere, ıspanak, dereotu tohumları serptik. Her yer taş üstüne taş olunca bu civarı ot bahçesi yerine, görüntüyü yumuşatmak amacıyla herdem yeşil çalı veya ağaççıklarla donatmayı düşünmüştüm. Biraz daha düşünmek istediğim için şimdilik kalıcı bir şeyler dikme işini erteledim; en azından bu bölümde. Buranın hemen üzerindeki alanda ise uzun zamandır tanıdığımız bir aktöre bu amaçla ilk rolü verdik.
Arpacık soğan ektiğimiz alanın solunda görünen bu küçük oyuncu işini iyi yapacağa benzer. Kendisi bir mersin (Myrtus comminis). Akdeniz civarında adına “murt” derler. Son yıllarda moda olan ve “yaban mersini” adıyla bilinen tür ise aslında eski botanik kitaplarında “ayı üzümü” denilen başka bir bitki (Vaccinum sp.). Bu başka bitkinin mavi meyveli olanının bilimsel isminde geçen tür ismi ise bizim mersinin cins ismine oldukça benziyor (Vaccinium myrtillus), sözcük kökleri aynı. Türkçedeki karışıklığın nedeni de bu olmalı.
Yabani formları karaya çalan meyvelere sahipken daha iri meyve yapan ve sevenleri tarafından da dikilen formu ise beyaz meyvelidir. Olgunlaştığında yer yer mor dumanlı olur. 2002 senesinde Antalya, Gazipaşalı bir arkadaşım onu küçük bir fidancık olarak getirmiş ve hediye etmişti. Doğada 3 m’ye kadar boylanabilen bir türün üyesi olsa da, 10 küsur yıldır bir saksıda olduğundan ancak 70 santim bir boy yapabilmişti. Artık burada boylanır, güzelce serpilir, yapraklarının mis gibi ıtırlı kokusunu dağıtır etrafa.
Evin arkasındaki duvarın yanına ağustos başlarında iki selvi dikmiştik; yanlarına İstanbul’da tohumdan yetiştirmiş olduğum defne adlı bir komşuları geldi.
Sevgili tatlı cadımız, meyve veren biricik narımız. Meyvesiz ve çileli geçen iki yılın ardından süslenmiş, püslenmiş, hediyeler yüklenmiş. Şimdi değil, bayram tatilinde geldiğimizde verirmiş hediyelerini; iki yıl bekledik, bir buçuk ay daha bekleriz…
sayın taşlibahçe yazıları ve fotoların hepisini inceledim,her başlıgı actıgımda kendimi ve hayellerimi buldum.sizin adiniza sevindim kendim adına hayıflandım ,sizin kadar cesaretli olmadığım için.hayeller aynı bölge aynı ama ben sizin kadar gözü kara olup aldıgım zeytinlige ev yapamadim.sizin gibi bir blog açtım karatoprak-karatoprak.blogspot adresinden fotolar var.ama sizi tanıdıktan sonra tekrar heycan ,heves,hayeller kurmaya başladim,sizi sanki ben bir hayalimi gercekleştıryorum gibi takip edecegim.inşallah tanişiriz allah güc kuvvet versin saygılarımla
Sayın Derviş, iyi dilekleriniz için teşekkürler.
Zeytinliğinize baktım, yeriniz çok güzel, keyifli görünüyor.
Süreci görüyorsunuz, kolay değil ama değiyor. Bence imar durum bilgisini öğrenin ve tekrar bir değerlendirin derim. Kanunlar hızlıca değişiyor; Balıkesir’e bağlısınız diye düşünüyorum; Büyükşehir olmasının getirdiği değişiklikleri de bir araştırın. Bir problem yoksa ve karar verirseniz veya kararsızsanız her zaman görüşebiliriz, çıkardığım sonuçları daha detaylıca konuşabiliriz, veya buradan da paylaşırız. Sağlıcakla kalın…
sayın taşlıbahçe ilginize teşekür ederim ,zeytinlik dikilide bir köyde büyükşehir oldu .zeytinliğe ev yaptırma düşüncem sizinde analiz ettiğiniz bazı kırıterlere uymadığı için köy merkezine evi yaptım,ama fotolarda gördüğünüz ev yıkıntısını orayı tamir edip kafa dinlemek, bahçenin ihtiyacı olan aletleri koymak için küçük bir yer yapmak istiyorum.yazılarınız sevkle okuyorum kolay gelsin dileklerimle.
Teşekkürler; o halde kolay gelsin, hayırlı olsun…